1 Mayıs 2020 Cuma

Röportaj: DEMİR DEMİRKAN, Surge Music Türkiye İle Evde Kal

 SURGE MUSIC TÜRKİYE İLE #EVDEKAL

                                  KONUK: DEMİR DEMİRKAN


 1-Karantina günlerinde neler yapıyor, nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Single’la uğraştım. Şarkıyı yazdım ve prodüksiyona girdim. Davulundan tut mix, mastering her şeyini kendim yaptım. Bayağı bir vaktimi aldı açıkçası normalde 3-4 günde bitirilebilecek bir şeyi 2 hafta gibi bir sürede yaptım içime de sindi açıkçası 2-3 ayda bir böyle bir şey yapmayı planlıyorum. İnanılmaz bir özgürlük sağlıyor önünde bir zaman sınırı olmadan bir şeyler yapmak. Sonuçtan bayağı memnun olduğum için tekrarlamayı düşünüyorum. Şu anda bir anlaşma üzerinde çalışıyoruz eğer olursa ilk üç gün bir platformda olacak. Sonuç olarak ise 11 Mayıs haftası bütün platformlarda olacak.


2-Pentagram’a giriş anını biraz anlatabilir misin?

Bilkent İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı kazandım apar topar hesapta yurtdışında okuyacaktım isabet olmuş bir arkadaşım dedi ki; Tarkan Gözübüyük var Pentagram’ın basçısı isterseniz bir konuşun dedi. Biz bir şekilde buluştuk ve o buluşmadan sonra yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi o senenin sonunda da (1990) ben Çeşme’deydim o Pentagram konsere geldi Murat Net’in son konseriymiş. Benim gruba katılmak gibi bir planım yoktu. Bana çalar mısın dediler ben sizin çaldıklarınızı çalamam ben öyle bir gitarist değilim dedim Eric Clapton falan çalıyorum ben o sıra, blues falan seviyorum açıkçası en teknik olarak çaldığım şey David Gilmour’du ve öyle şarkılar yazıyordum, gel çalarsın ya falan dediler. Sonra çaldık ettik stüdyoya gittik Pentagram’ın ilk albümünde bir kaç parçanın üstüne gitar çaldım falan. Sonra dediler ki Fame City’de konser yapacağız, ya durun arkadaşlar (gülüyor) ben bayağı zorlanıyorum bunları çalmakta neyse çalış çabala oldu bir şekilde konserde ne olduğumu şaşırdım. Çok enteresandı kan ter içinde bir konserdi benim için. Sonradan görüntüleri izleyince olmuş ya olmamış değil. O amatörlüğün vermiş olduğu bir inanç var ya onla birlikte güzel bir konser oldu. Sonrasında da Trail Blazer albümünü yazmaya başladık zaten Tarkan’la da aynı evde oturmaya başladık 1 yıl aynı evdeydk o sürede de Trail Blazer’ı yazdık.


3- İnci beyazı sg custom bir gitarın var ondan biraz bahsedebilir misin?

Çok yüksek model bir Ibanez değil açıkçası ucuz bir model; onun tremolosunu sevdim ben bir de beyaz bir gitarım olsun istiyordum ve havy metal gitarı olsun istiyordum Chicago’daydım o sıra müzikal yazıyordum ve bütün gitarları Türkiye’deydi gitar almaya gittim ve direk o gitarı aldım üstünde kendi manyetikleri vardı onları beğenmedim 81-89 emg manyetikleri taktım ondan beri hiç değiştirmedim arada bir floyd rose sorunu yapıyor konserlerde o riski alıyorsan eğer ancak iyi bir rodin varsa eğer çok sorun olmuyor, konserlerde genelde Floyd rose olmayan gitarları tercih ediyorum. Mesela Glass albümü vardı o albümdeki bütün gitarlar bu gitarla çalındı.


4- The Glass filmi hakkında Instagram’dan gelen bir soru dvd formatı var mı diye soruyor?

Var ancak dağıtımda değil yani promosyon olarak dvd’ler basıldı ben de var açıkçası. Dijital olarak yayınladık sadece.


 Demir Demirkan - This I Swear : https://www.youtube.com/watch?v=XgMvgPk1o4Q


5- 2019 yılında metal severlerin mutlu olacağı albümlere imza attınız. En son albümünüzün Amerika’daki durumu nedir, Türkiye’de beklenen ilgiyi gördü mü?

O albümün Türkiye’de tanıtımını yapmadık açıkçası bir önceki War3’yi biraz tanıttım. Türkiye’de Aşktan Öte ve Zaferlerim dinleyerek toplanan Demir Demirkan izleyicisinin İngilizce parçalarımla çok bir ilgisi olmadığını anladım açıkçası War3 tanıtımından sonra. Elysium in Ashes’ı Türkiye’de sadece takip edenler benim burada (Amerika) yaptığım tanıtımı gördüler. İngilizce müzik dinleyen kitleye yapılmış bir albümdü tanıtımı da oraya yapıldı. Amerika’da tanıtım turnesi yaptık Arbak Dal ve Kerem Tüzün geldi 6-7 konserlik bir turneye çıktık sonrasında iki klip çekildi ilki Bring It On ikincisi de This I Swear’a çekildi sonrasında tanıtım çalışmaları bitti. Sonrasında ben şunu anladım; İngilizce bir proje yapacaksam onu Demir Demirkan ismi altında yapmanın sakaıncalı olduğunu anladım yani Demir Demirkan dendiğinde akla ilk gelen Aşktan Öte, Zaferlerim, Gitti Gider ve Türkçe şarkı söyleyen Pentagram’ın gitaristi Demir Demirkan ve kendi projelerinde de o şarkıları söyleyen 2004 İstanbul’dan tut Aşktan Öte’ye kadar şarkıları söyleyen o adam. Kalkıp o adamın müzik tarzını değiştirip İngilizce şeyler sunması çok kafa karıştırır ve bundan sonra hep böyle mi olacak diye bir soru getirir. Bunun iletişimini kurmak o kadar zor ki işte ben Avrupa’da Amerika’da bunlar olacak Türkiye’de bunları yapmaya devam edeceğimi anlatmak o iletişimi kurmak o kadar zor ki anlatamıyorum. Bundan sonra eğer Amerika’da bir şeyler yapılacaksa farklı bir isim altında yapacağım. Demir Demirkan Türkçe ve kendi şarkılarını söyleyen marka olarak devam edecek diyeyim.


6- Ben daha İngilizce parça yapmayı düşünmüyorum demiştiniz bu herhalde Demir Demirkan adı altında İngilizce parça yapmayı düşünmüyorum anlamına geliyor değil mi?

Evet, bunu anlatmak o kadar zor ki. Röportajı çözenin, okuyanın ya da dinleyenin nasıl anladığı çok önemli. Aslıda çok basit bir konu ama bunu kitleye anlatmak çok zor, eğer böyle devam edecekse zaman içinde anlaşılır diye düşünüyorum. Benim Türkçe şarkılara dönüşümüm sebebi çok farklı; uzun zamandır Amerika’da oturuyorum ve uzak kaldıkça çok özlüyorsun 1992’den beri kurulmuş bu gönül bağı hiç geçmiyor. Virüs ortaya ilk çıktığında yaptığım canlı yayın yaptım ve ondan sonra dedim ki benim kitlem bu o kadar inanılmaz bir his ki hâlâ tüylerim diken diken oluyor. Burada o birlikteliği yakalayamayacağımı düşünüyorum seyirciyle. Türk izleyicilerle birbirimizi o kadar iyi tanıyoruz ki. Burada istediğim kadar büyük başarı elde edeyim o duygusal bağı kuramayacağımı düşünüyorum. Ülke, toprak bağı çok başka bir şey ben başıma böyle bir şeyin geleceğini hiç sanmazdım, inanmazdım açıkçası. Ancak başıma geldiğinde ve bunun gerçekliğini kendi kendime itiraf ettirdiğimde anladım yani bu böyle. Kalbin oradaysa oraya yapacaksın bu kadar basit. Burada başka şeyler yapılacak diyeyim çünkü insanın ruhu değişmiyor.


Demir Demirkan - Bring It On : https://www.youtube.com/watch?v=Ocg6w8QiODA



Demir Demirkan - Deli Hayaller : https://www.youtube.com/watch?v=UV166l8pm7U


7-Yurt dışında bir proje grup şeklinde olup başrolde Demir Demirkan mı olacak?

Bir grup ismi olabilir ama sonuçta benim işim olacak. Aynı Elysium in Ashes gibi olacak ama üstünde başka bir isim yazacak ki bir ayrışım olsun. Bunu dinlediğimizde Demir İngilizce şeyler söylüyor ya da hiç ilgilenmiyoruz üstünde Demir Demirkan yazan işlerle ilgileniyoruz diğerinde de biz bununla ilgileniyoruz desinler. Uydurma bir isim düşünmüyorum ama çakma bir İngilizce isim koyup devam etmeyeceğim. Ancak şu anda tam net bir proje değil bu.


8-Amerika’nın müzik hayatını müzik görüşünü etkilediği noktalar vardır bu konulardan biraz bahseder misin?

Deli Hayeller’de bayağı bir blues etkisi var özellikle Austin’de yaşarken çünkü burası Güney Texas bluesunun kaynağı. Tabii ki burda tanıştığım herkes o kafada ve o müzikleri dinleyerek ve muhabbetini yaparak kendi müziğin de etkileniyor bunun etkilerini Deli Hayaler’in intro ve melodik yapısında. Her çiçekten polen alıyor gibi düşün ben de öyle yapıyorum ama değişmiyorum. Yaşadığım yerler o ruhu bir araya getiriyor, nereye evrim geçireceğini de çok planlayamıyorsun ancak onu takip edebiliyorsun ve onu seni sevenlerle paylaşmak için elinden geleni yapıyorsun. O yüzden şarkılar üzerinden ilerliyorum. Rüzgar şarkısının tarzı ya da Aşktan Öte’nin tarzı ile Gitti Gider’in ve Kahpe’nin tarzları arasında çok ciddi fark var ama önemli olan mesaj ve o sözün sana müziklenip nasıl geçtiği. Ben tarzı hiç şarkının üzerinde tutmadım bana her biri farklı diyorlar evet farklı ama mesajları da farklı. Ben bir tarzda ürün yaratmaya çalışmıyorum bir ürün de paylaşmaya çalışıyorum, şarkının dediği şeyi anlatmaya çalışıyorum ve şarkı da o müziği gerektiriyorsa müziği ikinci plana atmaya çalışıyorum. İlla Metal, akustik ya da alternatif rock olması gerekiyor diye kesinlikle bir ayrım yapmıyorum.


9-Trail Blazer’ın yazım sürecinden bahseder misin?

Albümü yazana kadar alıştım. Acayip derecede Steve Vai ile Yngwie Malmsteen çalıştım özellikle Steve Vai çok seviyordum. Vai’ın tuhaflığını Malmsteen’in de beste, kompozisyon kafasını çok seviyordum, o ikisine çok çalıştım ve gitar çalışım çok ilerledi haliyle ve günde 9 saat falan gitar çalışıyordum. Sabah erken uyanıp okula gitmeden önce, döndükten sonra sürekli elimde gitar dolaşıyordum. Hayat öyle geçiyordu başka türlü olmuyor zaten.


10- Cenk Ünnü ile yaptığımız yayında yeni bir albümden ve virüs olmasa yayımlanacağından bahsetti sen de bu albümde varsın değil mi?

Akustik albüm sürecinde bir araya geldiğimizde hepimiz albüm çıkar, konserler olur sonra biter kafasıyla girildi ama sonra o birliktelik engelledi bu durumu çünkü inanılmaz bir duygusu var ve bağımlılık yapıyor açıkçası ve biz böyle devam edelim ya kafasına geldik çocuk gibi olduk açıkçası. WhatsApp grubları kuruldu e-mail grupları oldu sözler, müzikler paylaşıldı ve bu kadar adamdan da bayağı bir müzik çıkıyor, yüzü bulmuştur parça parça müzikleri sayarsan işte onlar arasından seçimler ve kayıtların bir bölümü yapıldı geçenlerde Hakan stüdyoya girdi bana yolladıktan sonra soloları ben çalacağım o şekilde becereceğiz bu işi.


11-Pentagram’ın özeti gibi bir albüm olacak sanırsam.

Müzikal olarak evet. Bakarsak ilk albümle ikinci albüm arasında, Anatolia arasında fark var sürekli bir evrim geçirme durumu var her birey kendi içerisinde evrim geçiriyor herkesin kafa yapıları değişiyor, teknik yeterlilikler gelişiyor ve bir araya gelindiğinde bambaşka şeyler ortaya çıkıyor hepsi ayrı bir güzel ayrım da yapamıyorsun.


Pentagram - Fly Forever (Çukurova Rock Festivali) : https://www.youtube.com/watch?v=0Zb8io5ncZo



12-Senin de Bektaşî ve Tasavvuftan etkilendiğin oldu mu?

Tarkan’la çok uzun sohbetlerimiz oluyordu üniversiteden beri. Ben Türkiye’ye geldikten sonra da aynı evde yaşadık bir süre ama ben tasavvuf ve bektaşî kısmında değil daha çok Uzakdoğu ile zen Budizm, Budizm ve taoizmle ilgilendim oralara gittim hocalarla çalıştım günde dört saat falan meditasyon yapıyordum. Bir müzik şirketim vardı bir ara o battı, dünyadan bir ara uzaklaştım. Tabanına indiğimiz zaman hepsi aynı yere denk geliyor aynı gerçeğin farklı yorumları aslında. İsminin ne olduğu çok önemli değil aynı şeye denk geliyorsun o da bir kutsallık herkes adına başka bir şey diyor. Aynı yere başka açıdan baktığında yeni yaratımlar olabiliyor. Kimse kimseyi kırmadan, hayır öyle olmaz deyip sen hatalısın demeden konu hakkında konuşmak çok önemli bir şey ve bu Pentagram’da oluyor. Mesela lise gruplarında konserlerden sonra hemen kavga çıkar herkes grup için oradadır ama bir kıvılcım olur ve her şey kişisele döner bu yaratıcı ve üretici bir durum değildir. Ne zaman ki öğreniyorsun ve konu grubun yaptığı müzik olunca onun hakkında konuşmaya başlıyorsun kimseyi suçlamadan ve beğenmediğin bir şey varsa ben bunu beğenmedim diyorsun sen hatalısın değil bu diyalektiği iyi çözmek gerekiyor. Pentagram’ın en önemli özelliği o dokuz kişi oluyor sahnede ve inanılmaz bir birliktelik her biri güçlü karakterler dokuz tane masterı bir araya getirip bu işin pürüzsüz gidiyor olabilmesinin sebebi müziği ve gruba odaklanıyor olmamız. Bir cevher bu benim grubum olduğu için söylemiyorum bu önemli bir konu onu söylemeye çalışıyorum.


13-Konserler için söylüyorum 9 kişi özellikle yurtdışı konserleri için bir yük demek bunun sıkıntılarını yaşıyor mu Pentagram?

Onun sıkıntısını organizatör yaşıyordur herhalde :) . Ekibi de düşünürsen ciddi bir kişi sayısı var orada ışık, ses, rodiler, menajer, asistan, fotoğrafçı diye baktığın zaman organizatörün kendi ekibini de koyduğunda ciddi bir kişi sayısı oluyor. Yine de yapılıyor ama oluyor yani. Tabii bunu da her organizatör yapamaz Pentagram’ın Avrupa organizatörü çok iyi Yürkiye’dekiler de bayağı iyi. Şöyle diyeyim grup bun istediği sürece ve izleyici olduğu sürece iş yaplır, fedakarlıklar yaparsın kimi zaman fedakarlıkların karşılığı daha iyi olur. İçinde istek varsa o gece otobüste uyuruz, otelde bir şeyler atıştırıp konsere kadar uyuruz, kaldığımız yer o kadar konforlu olmayabilir. Pentagram’da o ortama girdiğinde başka bir kardeşlik çıkıyor ortaya o da yeterli açıkçası. Kimsenin yolculuğun kalitesine baktığı yok kimsenin sabah köründe İstanbul’un bir yerinde toplanıp çok da kaliteli olmayan bir havayolu şirketiyle Avrupa’ya gidebiliyor ve aslan gibi de konser oluyor yani.


14-Demir Demirkan ilk solo albümünü piyasaya sürdüğünde eleştirildi mi?

Eleştiri olmaz mı canım, rezalet. Sadece metalcilerden de değil işte bu adam heavy metalci mi, rock prodüktörü mü, pop şarkıları mı yazıyor, hit parçalar mı yaratıyor, şimdi melodik rock yapıyor falan medyadan, seyirciden çok saldırı oldu bunlar normal etkilendim mi? Evet bir süre hayattan nefret ettim mi? Evet. Kırıcı oluyor yani bir de gençsin. Çok ileri fikirli bir arkadaşım vardı benim internet sitemi kurmuştu dedi ki buraya bir tane mesaj board koyalım insanlar yazsın dedi ama yazılan şeylere inanamazsın gerçekten böyle mi düşünülüyor ya diyorsun, küstürüyor. Şimdi alıştık artık ilk zamanlarda millet birbirine giriyordu. Mesajları silsem mi falan diyordum en sonunda kaldırdık. 2. 3. albümden sonra hayranlar, aa evet iyi şeyler olmaya başlıyor falan diyor.



Demir Demirkan - Zaferlerim : https://www.youtube.com/watch?v=LmnOiqJNQh0


15- Kendi albümlerinde rock müziğin klişelerini kullandığını düşünüyor musun?

Klişe mi bilmiyorum ama bir form birliği var mesela Ateş Yağmurda Çırılçıplak albümüyle bambaşka kafada bir albüm. Normalde baktığında kayıtlı şarkı üzerinde radyo ve konserde çalınacak formları yapılıyorsa onun belirlenmiş formları var bu klişe değil. Ben her albümümde kendi sound ve albüm birliğini yapacak bir şey buluyorum ve onun üzerinden yürüyorum Ateş Yağmurda’da mesela eksik iki re dominantı vardır her şarkıda var orada 2004 İstanbul’daki davul, bas, gitardan çözülmüş bir çiğ sound var. Her albümde bir şey buluyorum kendi içerisinde bir klişe haline geliyor olabilir ama genel olarak rock şarkılarının içinde bir klişe var ve onu takip ediyoruz gibi gelmiyor hiç bana. Eğer distorsion gitar soundu klişeyse evet, müzikte davul klişeyse evet. Bazıları diyor hâlâ şarkılarda solo var e var çünkü ben solo gitaristim. Aletlerini çalamayan insanların yeni müzikte artık solo yoktur diyerek bir yere getirmesi, sektörün de buna destek olması çok tuhaf. Aleti iki senedir çalıyorsan akor basıp şarkı söylersin ama solo çalamazsın ya da çok kötü çalarsın.


16- Uzun zamandır piyasada olan birisi olarak dinleyicide hızlı tüketime geçildiğini düşünüyor musun?

Bu bir gerçek evet öyle bir şey var. Streaming denen bu dinleme şekli yüzünden ilk 10-20 sn. de parça kavranıyorsa geçiyorsun. Ama playliste girdiyse ya da dinlenme sayısı yüksekse insanlar daha çok dinliyorlar. Bu streaming denen mevzu kendi içerisinde bir popülerlik hiyerarşisi yarattı ama bütün bunlara benim gibi birisi takılamaz çünkü benim etkileşimde olduğum bir izleyişi kitlesi var ve zannetmiyorum ki ben bir parça çıkardığımda sadece başını dinleyip geçsin çünkü zaten Demir’in şarkısı çıkmış diye dinliyor ben de o şarkıyı ona yazıyorum zaten herkes dinlesin diye yaylım ateşi yapılmış bir konu değil bu kendi aramızda biz konuşuyoruz aslında bu ister streaming olsun ister cd. Bir zaman sonra streaming bitecek başka bir şey olacak o ilişki yerinde kaldığı sürece sanatçı e dinleyicisi bütün olacak.


17- Sence bu tarz platformlar amatörler için bir çıkış kapısı olabilir mi?

Zaten başka hiçbir şans yok başka oralardan yürünmesi lazım. Sosyal medya, YouTube ve streaming kanallarından yürüyecek iş yalnız burada dikkat edilmesi gereken konu gerçek insanların orada olduğu unutmamak. Dijital ortamda bulunduğun zaman sadece istatistiklere bakıyorsun ve o saydığın her şey gerçek bir insan senin benim gibi anlatabiliyor muyum bunu hep akılda tutmak lazım bir gün konsere gittiğinde karşına gelecek ve bendim o diyecek sana, bunu aklında tuttuğun sürece ve işinde iyiysen başarı olabilir, sadece biraz sabır istiyor. Bir anda olabilecek gibi düşünüyor hayır onun arkasında 10-15 yıl var koca bir ekip var yani sürüne sürüne oluyor.Başarılı çok arkadaşım var ve o insanlar bulundukları yere gelene kadar depoda falan uyuyorlardı bu iş kolay değil sanatçı iki şarkı çalıyor paraları götürüyor falan çok yanlış düşünceler bunlar. İki tarafında verdiği özveriyi unutmamak lazım dinleyici de konsere gelirken dinleyicinin fedakarlık edip yaptığı her şeyin aklında olması gerekiyor ve onun hakkını vermen gerekiyor. Yeni sanatçıların unutmaması gereken yegane konu bu bence. Bunu yapmadığın sürece istediği kadar ünlü ol bir zaman sonra insanlar he bir de o vardı ya derler.


18- Demir Demirkan dinleyicilerden neler bekliyor?

Ben dinleyicilerden bir şey bekleyemem ancak onlara bir şey verebilirim bu yüzden Deli Hayaller’i en son sundum yegane istediğim şey konserlerde bir araya gelip konserlerde bunları söylemek. Bu benim bir düşüm ve ben bu her gerçekleştiğinde mutlu oluyorum ve her seferinde binlerce kez teşekkür ediyorum. Bundan başka bir iş yapsaydım mutsuz bir adam olurdum açıkçası. Tek beklentim teşekkürümü kabul etmeleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder