16 Mayıs 2020 Cumartesi

Röportaj: YAVUZCAN ÇETİN, Surge Music Türkiye İle Evde Kal



                          SURGE MUSIC TÜRKİYE İLE #EVDEKAL


                                 KONUK: YAVUZCAN ÇETİN



1-Neler yapıyorsun, karantina sürecin nasıl geçiyor?

  Evin içinde yapacak bir sürü şey var ama yapmıyoruz değil mi? Kimisi kendini geliştirmekten bahsediyor kimi yapamadığı şeyleri yapmaktan bahsediyor ama maddi durumu iyi olmayanlar için sinir stresten hiçbir şey yapası gelmiyor insanın. Hepimiz işsiz kaldık, insanın kendini geliştirmek için rahat bir kafaya ihtiyacı var onu yaşayamayınca mal gibi kalıyoruz. Gitar çalıyorum su içmek gibi bir şey zaten, bilgisayar oyunları oynuyorum, İdefix’i çıkartıyorum onunla oynuyoruz öyle yani kendimi geliştirmiyorum pek.

2-Yavucan Çetin müzik dışında neler yapıyor?

  Beşiktaş’ta gitar dersi veriyorum zaten burada yaşıyorum. Gastronomi okudum aşçılık yapıyordum hizmet sektöründe ancak çok kötü şartlar altında çalıştırıyorlar dolayısıyla aşçılığı bırakıp koşulları çok daha iyi olan bir yerde garsonluk yapıyorum oradaki arkadaşlarım da zaten müzisyen onlarla çalışmak güzel oluyor, müzik yaptığım için de çalıştığım günler konusunda destek oluyorlar. Çalışarak gidiyor hayat.

3- Müzik konusunda gelecek planların neler bu konuda biraz bilgi verebilir misin?

  Albüm yapmak istiyorum ancak uzun süredir sabit kaldığım bir yer yoktu bu sene toparlayabildim o yüzden en kısa zamanda yapma hedefindeyim sürekli düşündüğüm bir şey, albüm konusuna saplanmış focus olmuş durumdayım. İçinde tabii ki distortion olacaktır.


Disko Kralı - Yavuzcan Çetin & Tuncer Tunceli: https://www.youtube.com/watch?v=j7fLGRY3fK0

4- YavuzFest’i çok soran oldu akıbeti ne olacak?

Korona yüzünden bu sene olmaz hadi oldu diyelim insanlar maddi durumdan sıkıntılı bir süre sosyal hayata vakit ayırılabileceğini düşünmüyorum ve girmek istemeyeceğimiz bir risk olur ama bu mevzular geçtikten sonra olur tabii ki zaten altı senedir olmadığı ilk defa oldu.

5- YavuzFest’i başka şehirlerde yapmayı düşünüyor musun?

  Başka bir yerde yapmak çok sıkıntılı iş çünkü grupların hepsini transport etmek gerekiyor; başka bir ile götürüp orada ağırlamak, otel masrafları vs. mesela grupların bir kısmı Ankara’da yaşasa o maliyeti düşürür ama buradan 6-7 grubu bir yere götürmek zor iş bir de bizim festival maddi açıdan o kadar güçlü değil ama 3-4 gruplu Ankara’da yapmayı düşünüyorduk korona patlak verdi. İzmir’de yaptık bilet satılmadı ondan dolayı İzmir’den vazgeçtik. Zamanında İzmir’de çok iyi dinleyici vardı biz çalmaya gittiğimizde mekan ful çekiyordu şaşırıyorduk ama oradaki çoğu insan İstanbul’a taşındığı için ‘’cıstak cıstak’’ hariç canlı müzik dinlemek isteyen insan sayısının azaldığını düşünüyorum. İzmir konusunda şüpheler var.

6- Çok gruplu yapmak yerine daha az gruplu ve sahne sürelerinin uzun olduğu şekilde yapmayı düşünüyor musunuz?

  İstanbul’daki son festival öyle olmuştu. Sonrası için öyle yapabiliriz ya da eğer olabilirse iki güne çıkartabiliriz ki bunu yapabilirsek çok güzel olur ama aynı mekanı iki gün kiralamak çok pahalı dolayısıyla az zamanda çok iş yapmaya çalışıyoruz galiba bu konuda başarılı olabildik senelerdir 5-6 saate bir sürü grup çıkartmak herkesin harcı değil.

7- Gitar öğreten birisi olarak sence gitar çalışmaları nasıl olmalı?

  Ben hayatımda çok gitar çalışmadım. Nasıl çalışılmalı konusunda pek cevap veremeyeceğim ama kendim öğrendim onu anlatayım. Saatlerce kasan birisi değilim ben shredder olmak isteyen çok arkadaşımız var onlar olmak istiyorlarsa kasmaları lazım. Sevdiğim müzisyenlerin sololarına çalışıyordum, teknik dizilere çalışıyordum, blues pentatoniğin sap üzerindeki yerlerini öğrendim ona alışmak çok uzun zaman aldı, birkaç tane de internetten, abilerden öğrendim. Parçalarda duyduğum, çalıştığım şeyleri sürekli tekrarladım. Bilgisayar oynamak benim için spor gibi bir şey mesela ölüyorsun 60 saniyen var değil mi? Ben alıyordum gitarı o süre içerisinde yapabildiğim kadar aynı şeyi tekrarlıyordum. Hiç uzun süre bir şey yapabilen birisi değilim ama kısa kısa bölebilmeyi öğrendim. 12 saatin her saatinde 10 dakika gitar çaldığını düşün 2 saat eder sıkılmadan 2 saat gitar çalışmış olursun ama 2 saat oturup gitar çalışmaya çalışırsan 30 dakikadan sonra senin canın istemiyorsa o gitar çalışmak olmuyor istediğin zaman eline alacaksın. çok zorlayamıyorum ben. Sevdiğin müzisyenleri çalışarak taklit ederek kendini bulursun bunu öneriyorum herkese ve tabii pes etmemek lazım yapamıyorum deyip bıraktıktan sonra yeniden gitarı eline alıp çalışabilecek kafada olman lazım.

Pentagram & Yavuzcan Çetin - Unspoken (YAVUZ FEST) : https://www.youtube.com/watch?v=fZadKO4Wd_4


8- Ünlü müzisyenlerin oğulları tarafından pek çok tribute grup oluşturuluyor senin böyle bir planın var mı?

Benim yok ancak şöyle olabilir pek çok müzisyenin Yavuz Çetin parçalarını çaldığı bir albümde evet ben de bir parçasını çalarım ama bütün olarak Yavuz Çetin çalmak istemem. Grup olaraksa belki bir anma gecesi içi kurulabilir.

9- Gitar çalmaya nasıl başladın?

Gitar evin içinde hep vardı zaten ama ben pek ilgilenmedim o sıralar Eminem, Britney Spears falan dinliyordum tam kasetle cd arası bu dönemler sonra babamın eski bir çekmecesini açtım oradan bir sürü cd, kaset çıktı Eric Clapton, Lenny Kravitz, Beatles albümleri vardı bir sürü blues ve rock albümü ben de dinleyince deşarj oluyordum. Tarz hoşuma gidince çalmak istedim ilk çaldığım parça da Purple Haze’di zaten üç akordu eve gelen giden hep müzisyen olunca hemen gösterdiler hemen öğrenip çalınca benim de hoşuma gitmeye başladı gitar çalmak ama tembeldim çok kasmıyordum. İnternetle tanışınca kıvılcım oluştu çünkü Lynyrd Skynyrd’ı dinledim Freebird parçasından hayvan gibi beş dakika falan solo var bunu çalmalıyım diye deşarj oldum ilk çaldığım solo Freebird’ün sonundaki soloydu ve bu parçayı 1800 kere falan dinlemiştim. Bu parçayı çalınca pentatoniği öğrendim sonra diğer parçalardaki soloları atmaya başladım. Bir şekilde çalmaya başladım ben de anlamadım.

10- Sence dijital platformlar müziğin ruhuna aykırımı?

Eskiden albüm kaset ya da cd hammadde olarak satılıyordu bu da para olarak geri dönüyordu tabii bu ortadan kayboldu. Müzisyenler de bilinmeyen bir dünyanın içine atıldılar. Telif hakları konusunda daha iyi oldu ama. Cd bir hatıradır ama açtığında kimin çaldığı, kimlere teşekkür edildiği yazar özel bir şey yani hâlâ alınıyor ben hatıra olsun diye almaya çalışıyorum.

11- Şu an gelen bir soru Yavuz Çetin’in Deep Purple- Mistreated coverı var mı yoksa bir şehir efsanesi mi? Blue fragmanında var ama filmde ve internette yok.

  Var ancak ben daha alamadım onu benim elimde yok. Belgeseli düzenleyen ekip başkasından bulmuş onların hard diskinde var alacaktım ama bir türlü bir araya gelemedik ben de çok merak ediyorum.

12-Yavuz Çetin tribute albüm konusunda neden bu kadar sert? (İzleyici sorusu)

Sertlik değil sadece ben birisiyle aynı olmak istemiyorum, bir bütün olarak görülmemeye çalışıyorum çünkü farklı bir insanım ben.

13- Yavuz Çetin’in yayımlanmamış kayıtları var mı?
  Albüm çıkacak kadar bir malzeme yok.


14- Babası bu kadar iyi bir müzisyenken kendisinin bu kadar pasif kalması hakkında ne düşünüyor?

  Benim pasif kalmam babamın çok üstün kalmasıyla alakalı olabilir çünkü ben aktif müzik hayatını yaşayan, sürekli müzik yapan, Türkiye’deki bir çok insandan daha çok bu işin içerisinde bulunup bunu yapmaya çalışan bir insanım. Pasif kalmak eve çekilip tek başına takılmakla olur ben sürekli çalıyorum. Sürekli bir beklenti oluyor ama zor yani Yavuz Çetin gibi olmak ben çok kassam da o kadar olabileceğimi düşünmüyorum ama kendi çapımda bir müzik hayatım var ve mutluyum. Bir tane daha Yavuz Çetin isteyen varsa onlar kendileri olsunlar beni örnek almasınlar. Sonuçta Yavuz Çetin’in babası Yavuz Çetin değildi, herkes kendi müziğini kassın. Tek eksik bir albüm ama onu da ilerde yapacağım.

15- Yeni çıkan 3 nesil müzisyenler hakkında ne düşünüyorsun?

  Onlar pop bence ben Rock’n Roll diye bakmıyorum onlara. Çoğu müzisyen, müzik grubu parçalarının içine distortion koyunca rock yaptım zannediyor ama rock sadece böyle olmuyor bir bakış açısı vizyon lazım. Melankoliden daha çok aktif, agresif, agresif ama üzüntülü olabilir. Laylaylom ya da melankoli olmaz diye düşünüyorum. Melankoli bluesda vardır ama o bile serttir. Alternatif gruplar çok çıkmaya başladı sürekli rock diyorlar ama değil yani.

16- Dinleyicilerden, müzik severlerden neler bekliyorsun?

  İstedikleri hoşlandıkları şey neyse onu dinlesinler ve biraz daha canlı müzik dinleseler iyi olur tabii ki. Adam geliyor tek usb ile bütün parayı götürüyor biz amfileri, gitarları taşıyoruz, beş saat çalıyoruz 150 tl alıp eve dönüyoruz. Canlı müziğin değeri bilinsin.


(Yavuz Çetin & Yavuzcan Çetin)
















9 Mayıs 2020 Cumartesi

INTERVIEW (Röportaj); HUBERT WIĘCEK




1- How do you spend your time during the quarantine and what do you recommend for people to do?

  Hello there! Pretty much same as in between touring. Playing the guitar, doing guitar and bass lessons, working out, watching Netflix and sleep a lot. The biggest difference is that I don’t go to bars, haha. 

(1- Karantina süresince zamanını nasıl geçiriyorsun ve insanların yapması için neler önerirsin? 

Merhabalar! Zamanım neredeyse tur hayatınadaki gibi geçiyor. Gitar çalıyorum, gitar ve bas dersleri veriyorum, spor yapıyorum, Netflix izliyorum ve bolca uyuyorum. En büyük fark barlara gitmemem, haha. )

2- When was the first time that you were interested with making music? What made you feel like making music at that time?

  I guess I was like 12 or something. My both uncles played the guitar, I was also always in to music, so why not to try playing by myself. I started to get guitar lessons, and after few years it kinda developed naturally. Also, I was getting more and more into metal music. I think I’ve tried to form my „first” band when i was around 15, jammed with some other kids. When I got into high school I’ve met some new people and tried to work on some stuff with them. It was definitely fun and something interesting to do. At the time I was also a lot into extreme sports, but after few accidents I’ve had I decided to quit and focus on music.

(2- Müzikle ilk ne zaman ilgilenmeye başladın? O zamanlarda seni müzik yapmaya iten şey neydi?

Sanırım 12 yaş civarındaydım. İki amcam da gitar çalıyordu, ben de müziğe ilgiliydim, neden kendi kendime çalmayı denemeyeyim dedim. Gitar dersleri almaya başladım, ve birkaç yıl sonra kendi kendine gelişti. Ayrıca metal müziğe gittikçe daha da ilgi duyuyordum. Sanırım „ilk”grubumu 15 yaş civarında kurdum, başka çocuklarla da çaldım. Liseye başladığımda yeni insanlarla tanıştım ve onlarla bir şeyler üzerinde çalışmaya başladım. Gerçekten eğlenceliydi ve yapması ilgi çekici olan bir şeydi. O zamanlar aynı zamanda ekstrem sporlara çok ilgiliydim, ancak birkaç kazadan sonra bırakmaya karar verdim ve müziğe odaklandım.)

3- Can you tell us about your story of playing bass with Decapitated first time even though you play mainly guitar?

  It was late 2015. I remember going to their show in my hometown in December and after like one week I saw Vogg posting on Facebook that they are looking for a bass player. I’ve never played bass in a band, I was recording some parts on the Banisher records, but never played bass live. Or even have one. Nevertheless, I decided to write Vogg that I want to try. I borrowed a bass from my friend, was spending around 12-15 hours per day learning the songs and recording videos. That was around Christmass. I told my parents that I won’t come by and that I truly need to focus on this now, cause this might be once a lifetime opportunity. After 4 days of backbreaking intense work I’ve already learned all the songs (11 or 14, don’t remember exactly) and wrote them back that I am ready to come over for the audition. On the New Year’s Eve I’ve recieved a phone call from Vogg, that I was the best and learned all the songs the fastest and they are inviting me on the rehearsal next week. I drove to the audition, played the rehearsal and got the job.

(3- Bize daha çok gitar çalmana rağmen Decapitated’da ilk defa bas çalma hikayeni anlatır mısın?

2015 sonlarıydı. Aralık ayında yaşadığım yerde konserlerine gittiğimi, ve bir hafta sonrasında Vogg’un Facebook’ta basçı aradıkları gönderisini gördüğümü hatırlıyorum. Hiç daha önce bir grupta bas çalmamıştım, Banisher’ın bazı parçalarını kaydediyordum, ama hiç canlı çalmamıştım. Hatta bas gitarım bile yoktu. Buna rağmen, Vogg’a dennemek istediğimi yazmaya karar verdim. Arkadaşımdan bas gitarını ödünç aldım, günde 12-15 saatimi şarkıları öğrenmek ve video kaydetmek için geçiriyordum. Yılbaşı zamanlarıydı. Aileme onları ziyaret edemeyeceğimi ve şu anda bu işe odaklanmam gerektiğini söyledim, çünkü bu „hayatta bir defa” karşıma çıkacak bir şans olabilirdi. 4 günlük yıpratıcı, yoğun bir çalışmadan sonra tüm şarkıları öğrenmiştim (11 veya 14 tane olabilir, tam olarak hatırlamıyorum). ve onlara seçmeler için gelmeye hazır olduğumu söyledim. Yılbaşı arifesinde Vogg’dan aralarında en iyi olduğumu ve tüm şarkıları en hızlı öğrenen kişi olduğumu söylediği bir telefon aldım ve sonraki hafta provalara davet edildim. Seçmelere gittim, provada çaldım ve işi kaptım.  )

4- How and when did you formed Banisher?

  Banisher was found in 2005 in Rzeszów, Poland by me and my friend from high school. We knew each other for a year or maybe longer. We were also having another band earlier, where he played the guitar. But we couldn’t get along with other members and for a weird reason decided to switch on drums J. Found the rest of the guys and started to rehearse. We were like 17 or something. Really cool memories from that period. Remember spending all the Summer Break for like 10 hours in the garages rehearsing. That was really insane and fun at the same time. We were insanely stubborn.

(4- Banisher’ı nasıl ve ne zaman kurdun?

  Banisher, 2005’te Polonya’nın Rzeszów ilinde ben ve liseden bir arkadaşım ile kuruldu. Birbirimizi 1 yıl veya daha fazla süredir tanıyorduk. Bizim aynı zamanda onun gitar çaldığı bir grubumuz daha vardı.  Ancak diğer elemanlar ile anlaşamadık ve arkadaşım garip bir sebepten ötürü davula geçmeye karar verdi :) . Geriye kalan elemanları da tamamladıktan sonra provalara başladık. 17 veya o civar yaşlardaydık. O dönemlerden gerçekten havalı anılar. Tüm yaz tatilini garajda 10 saat prova alarak geçirdiğimizi hatırlıyorum. Gerçekten inanılmaz ve aynı zamanda eğlenceliydi. Acayip inatçıydık. )

5-We listened Banisher's new album Degrees of Isolation at these isolation times and liked it. How is the feedbacks from your fans? Is there any opportunity for Banisher to tour with Decapitated?

  The feedback is really great! Also I am very surprised how the sales are going, as far as I know after 1,5 months from the release we’ve sold more copies of „Degrees of Isolation” than the whole previous album overall. That is a big progress.
I don’t think that touring is going to happen in the nearest future, so I have no idea. We’ve played few shows together with Decapitated in 2019 but never toured together. Who knows, maybe someday.

(5- Banisher’ın yeni albümü Degrees of Isolation’u bu izolasyon zamanlarında dinledik ve sevdik. Fanlarınızdan aldığınız geri dönüşler nasıl? Banisher’ın Decapitated ile turlaması için bir ihtimal var mı?

  Geri dönüşler gerçekten harika! Ayrıca satışların da gidişatı hakkında oldukça şaşkınım, bildiğim kadarıyla albümün çıkışından 1.5 ay sonra önceki albümün satışlarından daha çok „Degrees of Isolation” albümü sattık. Bu büyük  bir ilerleme. Turun yakın gelecekte olacağını düşünmüyorum, yani bir fikrim yok. 2019’da Decapitated ile birkaç konserde beraber çaldık ama hiç birlikte turlamadık. Kim bilir, belki bir gün.. )




6- In the near future, is there a chance for us to hear your name with another band? Do you have incoming solo album projects?

  We are working on a new Redemptor album. Already have half of the material. Hopefully we will finish the album in 2020.

(6- Yakın gelecekte adını başka bir grupla duyma şansımız var mı? Gelecek solo albüm projelerin var mı?

  Yeni Redemptor albümü üzerinde çalışıyoruz. Neredeyse materyallerin yarısı bitti. Albümü 2020’de bitirmeyi umuyoruz.)

7- When we will likely to hear new music from Decapitated? Do you work on new stuff during the quarantine?

  I honestly have no idea. Vogg writes all the music in Decapitated and he is writing some new stuff for sure. I am focusing on Banisher and Redemptor right now. 

(7- Decapitated’dan ne zaman yeni müzikler duyacağız? Karantina sürecinde yeni bir şeyler üzerine çalışıyor musunuz?

  Gerçekten bir fikrim yok. Decapitated’da tüm müziği Vogg yazıyor ve eminim ki yeni bir şeyler yazıyordur. Ben şu anda Banisher ve Redemptor’e odaklanıyorum.)

8- On 13th of November 2018 you visited Turkey, Istanbul while touring with Hatesphere, Thy Disease and some other bands. How was the crowd here? Would you like to come again while touring?

 I remember smoking whole bucket of shisha, eating awesome food and that we’ve had some technical difficulties on the show :D But it was great, would love to come back there again! The crowd was insane!

(8- 13 Kasım 2018’de Hatesphere, Thy Disease ve diğer gruplarla turlarken İstanbul, Türkiye’yi ziyaret etmiştiniz. Kalabalık nasıldı? Turlarken tekrar gelmeyi düşünüyor musunuz?

  Bir kap nargilenin tamamını içtiğimi, mükemmel yemekler yediğimi ve konser esnasında teknik problemler yaşadığımızı hatırlıyorum :D Ama harikaydı, tekrar gelmek isterim! Kalabalık çılgıncaydı!)





9- Can you tell us a few funny memories of you from the tour life?

  I love to sleep in weird places in weird positions at weird hours during the day. Guys are sending me lots of ridiculous photos after the tour :D There are obviously lots of stories here and there, we would have to write a book here. It would be much easier to just follow my Insta Stories :)
(9- Bize tur hayatından birkaç komik anını anlatabilir misin?

  Gün boyunca garip saatlerinde, garip yerlerde, garip pozisyonlarda uyumayı seviyorum. Arkadaşlar turdan sonra bana çokça gülünç fotoğraflar yolluyorlar :D. Aslında orada burada çok fazla hikayem var, buraya bir kitap yazmamız gerekirdi. Instagram hikayelerimi takip etmek daha kolay olabilir :) 
)

10- Finally, what do you expect from your Turkish fans and followers?

  For now to stay safe and listen to a lot of music! I hope that in the nearest future the music industry will rise and we’ll get back to playing shows. For now we are focusing on doing new music and will release more stuff related to our latest album, we’re having new videos and something special in plans. Thanks for the interview! Cheers from Poland!

(10- Son olarak, Türk fanların ve takipçilerinden neler bekliyorsun?

  Şimdilik güvende kalmalarını ve bolca müzik dinlemelerini! Umuyorum ki yakın gelecekte müzik endüstrisi tekrar düzelecek ve konserlerde tekrardan çalmaya başlayacağız. Şimdilik yeni müzik yapmaya ve son albümümüzle ilgili daha çok şey yayınlamaya odaklanıyoruz, yeni videolarımız olacak ve planlarda özel bir şeyler. Röportaj için teşekkürler! Polonya’dan selamlar(şerefe). )



Interview: Pelin Erdemir

5 Mayıs 2020 Salı

Röportaj: BURAK GÜRPINAR, Surge Music Türkiye İle Evde Kal

                   SURGE MUSIC TÜRKİYE İLE #EVDEKAL



                              KONUK: BURAK GÜRPINAR




 1- Merhabalar, bu günlerde vakitlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?

Genelde oturarak geçiyor ama oturmayı çok sevmediğin için arada yürüyorum evde. Kısa bir süre önce bilgisayarım yandı müzik yapma açısından sıkıntı oldu ama başka bir bilgisayardan halletmeye çalışıyorum, samplerı bağladım ufak tefek bir şeyler kaydetmeye çalışıyorum, neyse ki tabletim yanımda arada çizim yapıyorum araba çizmek gibi bir hobim var. Hiç alâkam yoktur spor yapıyorum çünkü sürekli otur olmuyor, normalde çok yürürüm.

2- Sen davula ilk başladığın zamanlar ülkede imkanlar çok kısıtlıydı nasıl oldu da ben bu işi yapacağım dedin?

Evde hoparlörün önünde uyuyormuşum ben zaten babam gitar çalıyordu lezzetli bir gitarcıymış, Cahit Berkay ile beraber başlamışlar, sinemaya gidiyoruz diye evden çıkıp düğün salonuna çalmaya giderlermiş. Cahit Berkay sık görüşmesem de sürekli hayatımdaydı, lafı gelmişken söyleyeyim kötü anmak için değil tabii ki babamın bir gitarı vardı satmak için Barış Manço almış gitarı gidiş o gidiş bir daha gelmedi. 15 yaşında okul müzik grubunun provasına gidip enstrümanları yakından görmek istedim orada davulun dibine düştüm, farklı bir şey hissettim kick ve hi hat kombinasyonları falan. Sonra arkadaşlarımla hadi çalalım deyip grup kurduk ordan
da iş buraya kadar geldi.

3- Müziğe ulaşmanın pek kolay olmadığı dönemler ancak babanın müzisyen olması bu işi kolaylaştırdı mı? 

Babam çok rock düşkünü değildi daha çok jazz severdi, evde pek Türkçe müzik çalmazdı o yüzden etnik türlerin içine girmekte zorlanıyorum mesela. Lisedeki arkadaş grubumla bir yere doğru evrildik onun üzerine her şey bir şeyler çalmaya başlayınca bana da bu kaldı gibi oldu. Çevreniz çok önemli destekleyen mi yoksa ne yapıyor bu herif diyen bir çevreniz mi var bu durum etkiliyor gerçekten. Bizim binada bir bodrum katı vardı orda çalıyorduk ama apartman inliyor ben hâlâ mesajlar alıyorum abi ben senin yan apartmanda oturuyordum bütün gün seni dinliyorduk diye. Evde ilk setupım koltuk yastıkları, tabura ve lambaydı hiçbir şey yoktu ama hayvan gibi eyleniyorsun. Şimdi sıkıntı o bence o kadar kolay ulaşıyorsun ki onun keyfini yaşayamıyorsun o zaman bir şey bulduğunda hayvan gibi seviniyordun o kadar yükseliyorsun ki şu an kimsenin onu yaşayabildiğini düşünmüyorum.

4-Workshop turları yapıyorsun bu devam edecek mi?

Evet edecek, bu workshopları İstanbul Agop karşılıyor hep ve aslında maliyetli bir iş ve birinin sırtlanması gerekiyor o da İstanbul Agop oluyor hep ben ve çevremdeki çoğu kişiyi destekliyorlar zaten. Sıklığını biraz azaltmıştım ancak pandemi öncesi Kerem Kabadayı’yla Ankara’da yaptık o bayağı keyifli geçti, katılım harikaydı ve sonrasında buraya da gelin diye geri dönüşler aldık salgın sonrası Kerem’e de uyarsa yeniden yapabiliriz. Orada sadece davul değil pek çok şey konuşuluyor ve çok zevkli geçiyor umarım yeniden yapabiliriz. Burak Gürpınar - YİV (Hybrid Drums - SPD-SX) : https://www.youtube.com/watch?v=hHyspiDXaVQ



Mor ve Ötesi & Burak Gürpınar (Zeytinli 2016) : https://www.youtube.com/watch?v=79a9ZsnmHVI

5-Takip ettiğin metal grupları var mı? 

Dürüst olmak gerekirse eskisi kadar metalci değilim. Metal dinliyorum ama yenileri pek takip edemiyorum kafa olarak biraz daha rock, elektro akustik tarzı biraz daha o kafaya girdim zaten Mind Shifter’ı takip edenler anlamışlardır. Grup adı söyleyecek olursam Masereti’yi çok seviyorum yeni albümleri hayal kırıklığı olsa da.

6- Yeni türeyen rock grupları hakkında neler düşünüyorsun? 

Ben de çok ön yargılıydım o gruplara hatta o tarz şarkıları içeren bir playlist yaptım bir bakayım peş peşe geldiğinde nasıl oluyor diye ayrımı anlayamadım ama işin içine girince öyle değil ve zaman geçirdikçe baya gelişir bir duruma geliyorlar. Stüdyo açınca çoğunu misafir ettik içerisinde çok iyiler var hem enstrümanlarına hakimler hem de anlatmak istediklerine o yüzden artık ön yargılı yaklaşmıyorum. Ben biraz daha 90’lar adamıyım ve işin müzikal kısmının biraz daha ön planda olmasını isterim çünkü
Türk insanı sözleri dinlemeyi daha çok seviyor tabii ki vokal de dinlenecek ama arkada dünya iş oluyor onunda ön plana çıkması lazım diye düşünüyorum. Kaldı ki bunlar da değişecek.

7- Hasan Cihat Örter gitara basıp düştüğünde ne hissettin diye bir sürü soru geliyor şu an. 

Hayatımda o kadar çok az gülmüşümdür, bir andan utandım ama banane yani. Benim de fazla şey yaptığım bir insan değil Kerem’in ricası ile ordaydım ben. Rock teması işlenecekti bir şarkıda gel çalalım dedi tabii orda olay bir şova dönüştü, komik oldu tabii şu an İstanbul’da daha komik bir şey yoktur diye aklımdan geçirdim. Kafayı öne eydim gülerken acaba Kerem ne yapıyor diye baktım o da bitmiş kopuyordu. Çok komik bayağı komik. Konser 1 saat sürecekti adam 1 saat sonra ara verdi konser bittiğinde insanlar o adam bir daha buranın (CRR) kapısından giremez diyorlardı.

8- Her davulcunun amatör zamanlarında yasadığı zorluklar vardır Burak Gürpınar’ın yaşadığı bu tarz şeyler var mı?

İlk davulumu prova yaptığımız salondan almıştım çok eskiydi ve çok güzel bir davuldu ama yenisini alabilmek için satmak zorunda kaldım şu anda arıyorum bulursam alacağım. Babamın öğle yemeği için verdiği harçlıkları saklıyordum 3 ay sonra falan stüdyoya gittim benim bu davulu almam lazım dedim alet güzel ama dökülüyordu işte sonra aldım o davulu, yavaş yavaş geliştirmeye başladım yine para biriktirerek bu arada aile evinde olduğum için biraz kolay para biriktirebiliyordum, arkadaşlarımla pek gezme eğlencem de yoktu bir araya gelip müzik yapmaya, iyi zaman geçirmeye çalışırdık. İkinci davula geçerken Cahit ağabeyin büyük desteği oldu, babam bana ben sana flüt çal dedim falan diyordu. Bütün setupı dolmuşa doldurup taşıdığımı hatırlıyorum ve bir kişinin taşıyacağı yük değil o ama ben her hafta taşıyordum herkes gülüyordu ama onlar olmayınca memur gibi hissediyorum kendimi. İstanbul Agop sonra kurtardı beni.

Kurban - Yalan (Zeytinli 2017) : https://www.youtube.com/watch?v=qYacUvySl4E


 Kurban - Yine (Drum Session) : https://www.youtube.com/watch?v=QDG4zga-Ia0

9- Blue Blues Band hakkında neler söylersin. 

Okulların en iyisi. Ben davul dersi almadım, apartmanın en al katında Metallica, Death Angel çala çala öğrendim gösteren kimse yoktu sonra Deniz Güngör’le tanıştım şu an aqua drum yapıyor işte üçlemeleri falan gösterdi, disipline soktu biraz beni. Blue Blues Band’de çalarken de Kerim Çaplı bazı sıkıntılardan dolayı he programa gidemiyordu o zamanlar benden iyi davulcular vardı ama ortalıkta değillerdi tanışıklık durumu olduğu için oldu birazda. İşte beni çağırdılar gittiğimde Yusuf yusuftum çünkü Kerim Çaplı’nın yerine sahneye çıkıyorsun ve hayatımda duymadığım şarkılardı abi bilmiyorum diyorum Batu abi hisset deyip arkasını dönüyor. Bası, gitarları, gitar sololarını dinleyerek sürekli eşlik halinde kaç kez sahneye çıktım bilmiyorum ama o Yusuf modu insanı otomatik olarak geliştiriyor. Aldığım bir öğüttür ve öğrencilerime de sürekli söylüyorum ‘’kendinden iyilerle çal, her zaman.’’. Öteki türli konfor alanında takılıyorsun o da bir şey olmamasına sebep oluyor.

10- Bir trackin üzerine davul yazılmış davul parçaları çıkmaya başladı senin böyle bir düşüncen var mı? 

Stüdyoyu açtıktan sonra birkaç kez gidip özellikle davul olmayan parçalara, elektrik müzik parçalarının akustik olsa nasıl olur gibi düşünerek üzerine bir şeyler çalıyorum ama daha çok hareket ağırlıklı değil beat ve groove ağırlıklı şeyler kaydettim ama paylaşmadım. Sıfırdan bir şarkı yapıyorken genellikle karakteristik bir şeyler koymaya ve a bu parçanın davulu dedirtmeye çalışıyorum, bunu kovalıyorum. Bazı şarkılar var davul bütün şarkıyı tak bir loopta çalıyor ama hiç rahatsız etmiyor çünkü güzel yazılmış ve fazlasına gerek yok, şarkıya hizmet etmesini tercih ediyorum.

11- Stüdyo La ve kırmızı saçlarının senin için önemi vardık illa ki. 

O dönem benim için her şeyin zirvede olduğu çok güzel bir dönem. Kurbanın albümünü kaydettik, Mor ve Ötesi ile o dönem turneye çıktık, Teoman’ın En Güzel Hikayem’i o dönem çaldım arkasından Athena’nın Beyaz albümü geldi falan tabii Kurban’ın dağılması her şeyi darma duman etti ama oraya gelene kadar çok güzel, daha sonra Dorian elemanları aldı o stüdyoyu ve ikinci albümü yapıldı ki çok güzel albümdür dinlemeyenler büyük hata ediyorlar.

12- Rock, metal müziğin düşüşe geçmesinin Türk grupların pasifliği ile alakası var mı sence? 

Pasiflik değil de birlik beraberlikle alakası var gibi. Bizim insanımızın güzellikleri yüceltmemek gibi bir özür var maalesef hepimiz için geçerli. Birbirimiz kollamadığımız için oluyor. Yanlış anlaşılmasın ancak çok iyi ve donanımlı rap artistleri var şu anda ve üretmek daha kolay setupı kurduğun zaman ve anlatacağın şeyler de varsa üreten kişi de donanımlı biriyse iş çözülüyor ama bir rock, metal grubunun yaptığı bir şeyi hayata geçirmek çok zor özellikle bu ortamda. Stüdyo, alet ve kayıt ekipmanları olsun kişilerin bunlara yatkın olması gerekiyor aradaki fark oranın bireysel bizim ise grup işi olması ve bizim grup işini bir türlü beceremiyor olmamız. Birlik halinde yapmayı becerebilirsek çok güzel olur ki her şeyin dönemi geliyor mesela Khontkar’la muhabbetini yaptık live olayın geri geleceğini düşünüyor.


Athena - Köpek (Ortaköy Sahil - 2006) : https://www.youtube.com/watch?v=ht-1udUNaU4 


 Mind Shifter - Faraway Girl (With Live Drums + Roland SPD-SX) : https://www.youtube.com/watch?v=IUewZekKd-k

13- İlerde çalışacağın müzik projeleri hakkında biraz bilgi verebilir misin? 

Tabii, en son Mind Shifter’da çalıyordum ve bir tek onlarla konsere çıkıyordum. Kendimle ilgili birkaç sıkıntım oldu o açıdan arkadaşlarıma da mahcup oldum maalesef, biraz kapanmam gerektiğini düşündüm. Koray Can Demir’le bir şeyler kaydettik onunla konserler olacaktı maalesef koronadan dolayı ertelendi, single çıkacaktı aynı şekilde o da ertelendi. Demir Demirkan’la bir turne planı vardı, Memet İncilli’yle demolar yaptık en kısa zamanda o işleri halletmek istiyorum bunlar dışında evde bir şeyler kurdum biraz kendimi kapatıp neler çıkacak görmek istiyorum.

14- 1999 Metallica konseri nasıl bir histi senin için çünkü aynı sahnede yer aldınız.

Tabii ki çok hayalini kurduğumuz ve beklediğimiz bir gündü ancak koşullar dışarıdan görüldüğü gibi değildi biraz bahsedeyim; Zaten ücretsiz çalıyorsun onun dışında bize kulis vermediler Megolomaniax’la bir tane takım odasını temizlettik kendimiz için. Ali Sami Yen’in o zaman ki durumu gerçekten korkunçtu alt taraflar özellikle, sahneye çıkış yolu vermediler ya seyircilerin arasından çıkacaksınız ya da koşuyolunun altında bir yol var oradan geçeceksiniz fakat o yol kilitli biz oradan çıkacağız sahneye ama yol boklu, bildiğin bokların içinden geçtik. Birde üzerimizde etek var ve seyircilerin arasından öyle geçmemiz çok uygunsuz. Bu arada seyirciden tepki geleceğini çok iyi biliyoruz ve öyle olduğunu bildiğimiz için sahneye çıktık. Programda 7 şarkı çalacaktık son şakıya girdiğimizde sistemi kapattılar, çalarken bir sürü bozuk para atıyorlardı sanki Metallica sen bozuk para atınca sahneye önce çıkacak. Sen keyifli vakit geçir diye içinden birileri çıkmış ve çalıyorlar, tadını çıkar yani niye uğraşıyorsun, Laf atanların çoğu da ergenlerdi ve çok saçma. Birisi küfür etti Kerem birazdan oraya geleceğim biliyorsun demi dedi sonra gidip suratına yapıştırdı ve bira verdi al kendine gelirsin diye. Salak herifler aptal aptal konuşuyorlar ve kendilerinden birini yuhalıyorlar aslında. Sahneden erken indirmeye çalıştıklarında Deniz inmek istemedi, mikrofona yapıştı bildiğin ve sahneden söktüler adamı neredeyse. Konseri çekmesi için bir ekip ayarlamıştık ve anı olarak saklamak istiyorduk tabii Metallica ekibi dedi ki bizim var sizin getirmenize gerek yok tamam dedik bizde. Konseden bir hafta sonra Metallica’nın şirketi bizim şirketi arıyor görüntüleri istiyor musunuz diye evet deyince 2500 dolar fiyat çekiyorlar adamların ekibinde her şeyi paraya çevirme kafası var zaten biz o gün de kötü muameleye maruz kaldığımız için tanışma fırsatımız varken gidip yüzlerine bakmadık çünkü kötü hissettik kendimizi. Konserden sonra eskiden beri tanıdığım ve sesi yapan Civan anlattı ilk albümde introyu gönderip üstüne çalacağız tonmaisterdan kanal istedik adam bizden para istedi biz de gitar kanalına discman bağlayıp çaldık. Komik yani. Adamların turne için iki ekibi varmış ve bize de uyuz olan İngiliz ekip gelince durumlar böyle oldu. Bunun arkasından da sanki biz bir şey yapmış gibi basından kötü geri dönüş aldık.

15- Sence Kurban bu zaman çıksaydı aynı satış başarılarını yakalayabilir miydi? 

Tanıtımla ve yaptığın şeyin arkasında durmakla ilgili bu, çok farklı yerlerde bulunduğum için söylüyorum bir şeyi üretirken ve iyi bir şeyse çıkan ürün yaptığınız şeyin bir şeyleri değiştirebileceğini fark ediyorsunuz çünkü o esnada etrafınızda bir şeyler oluyor farklı enerjilerin senkron olmasından bahsediyorum ve şu an bir şey oluyor diye hissediyorsun o enerjiler birleşince. Şu anda aynı şekilde hissetsem yürür derim ama o his olmuyor. Etrafındaki ekiple nereye doğru gidiyorsun bu önemli.


16- Dijital platformalar amatörler için bir çıkış kapısı mı sence.

Bence herkes kullansın iyi olan sıyrılır zaten. Eskiden de böyleydi şu an biraz daha arttı cover üzerinden yürüyor olay. Kendi yazdığı bir şey olmadığı için eski parçalardan bir cover yapılıyor biz buna uzak değiliz yıllardır barda çaldık çünkü insanlar kendi parçanı dinlemiyordu bu yüzden cover çalıyorduk ama kendi sevdiğimiz parçaları herkesin bildiği değil bu yüzden az çalıyorduk mesela. Cover yapılsın ama bu işin tamamının çok küçük bir yüzdesi çünkü üretmek başka bir şey aslında üretirken de cover yapıyorsun aslında nerden ne kadar aldığınla alakalı, kendin bir yemek yapıyorsun o yemek ne kadar karakteristik bir tat taşıyor. Kurban’da pek çok şeyimiz farklıydı ama ortak ve bizi yakalayan zevkler de vardı farklılıklarımızı zevklerle harmanlayıp müziğin içine koyduk ve o karakteristik yapı oluştu.


17- Üretirken çıkan anlaşmazlıklar oluyor muydu? 

Anlaşmazlık pek olmuyordu çünkü Deniz o sıralar altın yumurtlayan tavuk gibiydi. Adam ne yapsa güzel oluyordu ve sürekli kayıt kafasındaydı ve olan az teknolojiyi o kadar iyi kullanıyordu ki sen bu aletlerle bunu nasıl yaptın oluyorsun. Onun yaptıklarının içinden de biz elimize yatkın olanları seçiyorduk tartışma durumu pek olmuyordu. İşin daha başında olduğumuz için ego da yoktu burayı böyle yapalım mı deyince olur abi diyorduk, iletişim çok kolay oluyordu. Zaman içinde duygusal yük ve birikimlerle beraber zorlaştı ama en başta böyle sorunlar olmuyordu ve üretmek çok kolay oluyordu. Deniz kaynaktı biz onu işliyorduk.


18- En enteresan yaşadığın sahne anısı neydi diye bir soru geldi şu an.

Çok var ama unutamadığımı anlatayım. Kurban’la İzmir’de açık hava tiyatrosunda konser verirken sahneye koyunlar çıkmıştı noluyor dedim. Intro çalıyor sahneye çıkacağım koşarak çıktım ortadan kalın bir kablo geçiyormuş görmeyip takıldım düştüm sonra hiç ayağa kalkmadan davula yuvarlanarak gittim, unutamadığım bir andır.


19- Burak Gürpınar bizlerden ve dinleyicilerden neler bekliyor?

Dinlediğiniz şeye sahip çıkın bu dönem bir şeylerin değiştiği bir dönem ve globalden lokale döndüğümüz bir dönem bunlardan iyi olanları görüyorsanız ön yargılı değil destekleyici olun. İyi olan şeyler önümüze çıksın desteğinizi esirgemeyin çünkü eğlence sektörü Türkiye’de çok dışlanmış bir sektör ve ilk krizde sekteye uğrayan sektör. Şu anda o kadar çok arkadaşım işsiz ki. bunu tüm sanat dalları için söylüyorum destek olmadan ve birebir katılım olmadan asla yürümezler ve bunların olmadığı hiçbir toprak da aydınlığı göremez, bunun olması gerekiyor ki hayata farklı bakış perspektifleri edinelim hepimiz aynı yerden bakarsak çok büyük bir kuyuya düşeriz. Bunun için sizden farklı olanları dışlamayın kutsayın ki sizin hayatınıza renk katsınlar. Hayatınıza dahil edin o insanları, tek ricam bu.

1 Mayıs 2020 Cuma

Röportaj: DEMİR DEMİRKAN, Surge Music Türkiye İle Evde Kal

 SURGE MUSIC TÜRKİYE İLE #EVDEKAL

                                  KONUK: DEMİR DEMİRKAN


 1-Karantina günlerinde neler yapıyor, nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Single’la uğraştım. Şarkıyı yazdım ve prodüksiyona girdim. Davulundan tut mix, mastering her şeyini kendim yaptım. Bayağı bir vaktimi aldı açıkçası normalde 3-4 günde bitirilebilecek bir şeyi 2 hafta gibi bir sürede yaptım içime de sindi açıkçası 2-3 ayda bir böyle bir şey yapmayı planlıyorum. İnanılmaz bir özgürlük sağlıyor önünde bir zaman sınırı olmadan bir şeyler yapmak. Sonuçtan bayağı memnun olduğum için tekrarlamayı düşünüyorum. Şu anda bir anlaşma üzerinde çalışıyoruz eğer olursa ilk üç gün bir platformda olacak. Sonuç olarak ise 11 Mayıs haftası bütün platformlarda olacak.


2-Pentagram’a giriş anını biraz anlatabilir misin?

Bilkent İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı kazandım apar topar hesapta yurtdışında okuyacaktım isabet olmuş bir arkadaşım dedi ki; Tarkan Gözübüyük var Pentagram’ın basçısı isterseniz bir konuşun dedi. Biz bir şekilde buluştuk ve o buluşmadan sonra yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi o senenin sonunda da (1990) ben Çeşme’deydim o Pentagram konsere geldi Murat Net’in son konseriymiş. Benim gruba katılmak gibi bir planım yoktu. Bana çalar mısın dediler ben sizin çaldıklarınızı çalamam ben öyle bir gitarist değilim dedim Eric Clapton falan çalıyorum ben o sıra, blues falan seviyorum açıkçası en teknik olarak çaldığım şey David Gilmour’du ve öyle şarkılar yazıyordum, gel çalarsın ya falan dediler. Sonra çaldık ettik stüdyoya gittik Pentagram’ın ilk albümünde bir kaç parçanın üstüne gitar çaldım falan. Sonra dediler ki Fame City’de konser yapacağız, ya durun arkadaşlar (gülüyor) ben bayağı zorlanıyorum bunları çalmakta neyse çalış çabala oldu bir şekilde konserde ne olduğumu şaşırdım. Çok enteresandı kan ter içinde bir konserdi benim için. Sonradan görüntüleri izleyince olmuş ya olmamış değil. O amatörlüğün vermiş olduğu bir inanç var ya onla birlikte güzel bir konser oldu. Sonrasında da Trail Blazer albümünü yazmaya başladık zaten Tarkan’la da aynı evde oturmaya başladık 1 yıl aynı evdeydk o sürede de Trail Blazer’ı yazdık.


3- İnci beyazı sg custom bir gitarın var ondan biraz bahsedebilir misin?

Çok yüksek model bir Ibanez değil açıkçası ucuz bir model; onun tremolosunu sevdim ben bir de beyaz bir gitarım olsun istiyordum ve havy metal gitarı olsun istiyordum Chicago’daydım o sıra müzikal yazıyordum ve bütün gitarları Türkiye’deydi gitar almaya gittim ve direk o gitarı aldım üstünde kendi manyetikleri vardı onları beğenmedim 81-89 emg manyetikleri taktım ondan beri hiç değiştirmedim arada bir floyd rose sorunu yapıyor konserlerde o riski alıyorsan eğer ancak iyi bir rodin varsa eğer çok sorun olmuyor, konserlerde genelde Floyd rose olmayan gitarları tercih ediyorum. Mesela Glass albümü vardı o albümdeki bütün gitarlar bu gitarla çalındı.


4- The Glass filmi hakkında Instagram’dan gelen bir soru dvd formatı var mı diye soruyor?

Var ancak dağıtımda değil yani promosyon olarak dvd’ler basıldı ben de var açıkçası. Dijital olarak yayınladık sadece.


 Demir Demirkan - This I Swear : https://www.youtube.com/watch?v=XgMvgPk1o4Q


5- 2019 yılında metal severlerin mutlu olacağı albümlere imza attınız. En son albümünüzün Amerika’daki durumu nedir, Türkiye’de beklenen ilgiyi gördü mü?

O albümün Türkiye’de tanıtımını yapmadık açıkçası bir önceki War3’yi biraz tanıttım. Türkiye’de Aşktan Öte ve Zaferlerim dinleyerek toplanan Demir Demirkan izleyicisinin İngilizce parçalarımla çok bir ilgisi olmadığını anladım açıkçası War3 tanıtımından sonra. Elysium in Ashes’ı Türkiye’de sadece takip edenler benim burada (Amerika) yaptığım tanıtımı gördüler. İngilizce müzik dinleyen kitleye yapılmış bir albümdü tanıtımı da oraya yapıldı. Amerika’da tanıtım turnesi yaptık Arbak Dal ve Kerem Tüzün geldi 6-7 konserlik bir turneye çıktık sonrasında iki klip çekildi ilki Bring It On ikincisi de This I Swear’a çekildi sonrasında tanıtım çalışmaları bitti. Sonrasında ben şunu anladım; İngilizce bir proje yapacaksam onu Demir Demirkan ismi altında yapmanın sakaıncalı olduğunu anladım yani Demir Demirkan dendiğinde akla ilk gelen Aşktan Öte, Zaferlerim, Gitti Gider ve Türkçe şarkı söyleyen Pentagram’ın gitaristi Demir Demirkan ve kendi projelerinde de o şarkıları söyleyen 2004 İstanbul’dan tut Aşktan Öte’ye kadar şarkıları söyleyen o adam. Kalkıp o adamın müzik tarzını değiştirip İngilizce şeyler sunması çok kafa karıştırır ve bundan sonra hep böyle mi olacak diye bir soru getirir. Bunun iletişimini kurmak o kadar zor ki işte ben Avrupa’da Amerika’da bunlar olacak Türkiye’de bunları yapmaya devam edeceğimi anlatmak o iletişimi kurmak o kadar zor ki anlatamıyorum. Bundan sonra eğer Amerika’da bir şeyler yapılacaksa farklı bir isim altında yapacağım. Demir Demirkan Türkçe ve kendi şarkılarını söyleyen marka olarak devam edecek diyeyim.


6- Ben daha İngilizce parça yapmayı düşünmüyorum demiştiniz bu herhalde Demir Demirkan adı altında İngilizce parça yapmayı düşünmüyorum anlamına geliyor değil mi?

Evet, bunu anlatmak o kadar zor ki. Röportajı çözenin, okuyanın ya da dinleyenin nasıl anladığı çok önemli. Aslıda çok basit bir konu ama bunu kitleye anlatmak çok zor, eğer böyle devam edecekse zaman içinde anlaşılır diye düşünüyorum. Benim Türkçe şarkılara dönüşümüm sebebi çok farklı; uzun zamandır Amerika’da oturuyorum ve uzak kaldıkça çok özlüyorsun 1992’den beri kurulmuş bu gönül bağı hiç geçmiyor. Virüs ortaya ilk çıktığında yaptığım canlı yayın yaptım ve ondan sonra dedim ki benim kitlem bu o kadar inanılmaz bir his ki hâlâ tüylerim diken diken oluyor. Burada o birlikteliği yakalayamayacağımı düşünüyorum seyirciyle. Türk izleyicilerle birbirimizi o kadar iyi tanıyoruz ki. Burada istediğim kadar büyük başarı elde edeyim o duygusal bağı kuramayacağımı düşünüyorum. Ülke, toprak bağı çok başka bir şey ben başıma böyle bir şeyin geleceğini hiç sanmazdım, inanmazdım açıkçası. Ancak başıma geldiğinde ve bunun gerçekliğini kendi kendime itiraf ettirdiğimde anladım yani bu böyle. Kalbin oradaysa oraya yapacaksın bu kadar basit. Burada başka şeyler yapılacak diyeyim çünkü insanın ruhu değişmiyor.


Demir Demirkan - Bring It On : https://www.youtube.com/watch?v=Ocg6w8QiODA



Demir Demirkan - Deli Hayaller : https://www.youtube.com/watch?v=UV166l8pm7U


7-Yurt dışında bir proje grup şeklinde olup başrolde Demir Demirkan mı olacak?

Bir grup ismi olabilir ama sonuçta benim işim olacak. Aynı Elysium in Ashes gibi olacak ama üstünde başka bir isim yazacak ki bir ayrışım olsun. Bunu dinlediğimizde Demir İngilizce şeyler söylüyor ya da hiç ilgilenmiyoruz üstünde Demir Demirkan yazan işlerle ilgileniyoruz diğerinde de biz bununla ilgileniyoruz desinler. Uydurma bir isim düşünmüyorum ama çakma bir İngilizce isim koyup devam etmeyeceğim. Ancak şu anda tam net bir proje değil bu.


8-Amerika’nın müzik hayatını müzik görüşünü etkilediği noktalar vardır bu konulardan biraz bahseder misin?

Deli Hayeller’de bayağı bir blues etkisi var özellikle Austin’de yaşarken çünkü burası Güney Texas bluesunun kaynağı. Tabii ki burda tanıştığım herkes o kafada ve o müzikleri dinleyerek ve muhabbetini yaparak kendi müziğin de etkileniyor bunun etkilerini Deli Hayaler’in intro ve melodik yapısında. Her çiçekten polen alıyor gibi düşün ben de öyle yapıyorum ama değişmiyorum. Yaşadığım yerler o ruhu bir araya getiriyor, nereye evrim geçireceğini de çok planlayamıyorsun ancak onu takip edebiliyorsun ve onu seni sevenlerle paylaşmak için elinden geleni yapıyorsun. O yüzden şarkılar üzerinden ilerliyorum. Rüzgar şarkısının tarzı ya da Aşktan Öte’nin tarzı ile Gitti Gider’in ve Kahpe’nin tarzları arasında çok ciddi fark var ama önemli olan mesaj ve o sözün sana müziklenip nasıl geçtiği. Ben tarzı hiç şarkının üzerinde tutmadım bana her biri farklı diyorlar evet farklı ama mesajları da farklı. Ben bir tarzda ürün yaratmaya çalışmıyorum bir ürün de paylaşmaya çalışıyorum, şarkının dediği şeyi anlatmaya çalışıyorum ve şarkı da o müziği gerektiriyorsa müziği ikinci plana atmaya çalışıyorum. İlla Metal, akustik ya da alternatif rock olması gerekiyor diye kesinlikle bir ayrım yapmıyorum.


9-Trail Blazer’ın yazım sürecinden bahseder misin?

Albümü yazana kadar alıştım. Acayip derecede Steve Vai ile Yngwie Malmsteen çalıştım özellikle Steve Vai çok seviyordum. Vai’ın tuhaflığını Malmsteen’in de beste, kompozisyon kafasını çok seviyordum, o ikisine çok çalıştım ve gitar çalışım çok ilerledi haliyle ve günde 9 saat falan gitar çalışıyordum. Sabah erken uyanıp okula gitmeden önce, döndükten sonra sürekli elimde gitar dolaşıyordum. Hayat öyle geçiyordu başka türlü olmuyor zaten.


10- Cenk Ünnü ile yaptığımız yayında yeni bir albümden ve virüs olmasa yayımlanacağından bahsetti sen de bu albümde varsın değil mi?

Akustik albüm sürecinde bir araya geldiğimizde hepimiz albüm çıkar, konserler olur sonra biter kafasıyla girildi ama sonra o birliktelik engelledi bu durumu çünkü inanılmaz bir duygusu var ve bağımlılık yapıyor açıkçası ve biz böyle devam edelim ya kafasına geldik çocuk gibi olduk açıkçası. WhatsApp grubları kuruldu e-mail grupları oldu sözler, müzikler paylaşıldı ve bu kadar adamdan da bayağı bir müzik çıkıyor, yüzü bulmuştur parça parça müzikleri sayarsan işte onlar arasından seçimler ve kayıtların bir bölümü yapıldı geçenlerde Hakan stüdyoya girdi bana yolladıktan sonra soloları ben çalacağım o şekilde becereceğiz bu işi.


11-Pentagram’ın özeti gibi bir albüm olacak sanırsam.

Müzikal olarak evet. Bakarsak ilk albümle ikinci albüm arasında, Anatolia arasında fark var sürekli bir evrim geçirme durumu var her birey kendi içerisinde evrim geçiriyor herkesin kafa yapıları değişiyor, teknik yeterlilikler gelişiyor ve bir araya gelindiğinde bambaşka şeyler ortaya çıkıyor hepsi ayrı bir güzel ayrım da yapamıyorsun.


Pentagram - Fly Forever (Çukurova Rock Festivali) : https://www.youtube.com/watch?v=0Zb8io5ncZo



12-Senin de Bektaşî ve Tasavvuftan etkilendiğin oldu mu?

Tarkan’la çok uzun sohbetlerimiz oluyordu üniversiteden beri. Ben Türkiye’ye geldikten sonra da aynı evde yaşadık bir süre ama ben tasavvuf ve bektaşî kısmında değil daha çok Uzakdoğu ile zen Budizm, Budizm ve taoizmle ilgilendim oralara gittim hocalarla çalıştım günde dört saat falan meditasyon yapıyordum. Bir müzik şirketim vardı bir ara o battı, dünyadan bir ara uzaklaştım. Tabanına indiğimiz zaman hepsi aynı yere denk geliyor aynı gerçeğin farklı yorumları aslında. İsminin ne olduğu çok önemli değil aynı şeye denk geliyorsun o da bir kutsallık herkes adına başka bir şey diyor. Aynı yere başka açıdan baktığında yeni yaratımlar olabiliyor. Kimse kimseyi kırmadan, hayır öyle olmaz deyip sen hatalısın demeden konu hakkında konuşmak çok önemli bir şey ve bu Pentagram’da oluyor. Mesela lise gruplarında konserlerden sonra hemen kavga çıkar herkes grup için oradadır ama bir kıvılcım olur ve her şey kişisele döner bu yaratıcı ve üretici bir durum değildir. Ne zaman ki öğreniyorsun ve konu grubun yaptığı müzik olunca onun hakkında konuşmaya başlıyorsun kimseyi suçlamadan ve beğenmediğin bir şey varsa ben bunu beğenmedim diyorsun sen hatalısın değil bu diyalektiği iyi çözmek gerekiyor. Pentagram’ın en önemli özelliği o dokuz kişi oluyor sahnede ve inanılmaz bir birliktelik her biri güçlü karakterler dokuz tane masterı bir araya getirip bu işin pürüzsüz gidiyor olabilmesinin sebebi müziği ve gruba odaklanıyor olmamız. Bir cevher bu benim grubum olduğu için söylemiyorum bu önemli bir konu onu söylemeye çalışıyorum.


13-Konserler için söylüyorum 9 kişi özellikle yurtdışı konserleri için bir yük demek bunun sıkıntılarını yaşıyor mu Pentagram?

Onun sıkıntısını organizatör yaşıyordur herhalde :) . Ekibi de düşünürsen ciddi bir kişi sayısı var orada ışık, ses, rodiler, menajer, asistan, fotoğrafçı diye baktığın zaman organizatörün kendi ekibini de koyduğunda ciddi bir kişi sayısı oluyor. Yine de yapılıyor ama oluyor yani. Tabii bunu da her organizatör yapamaz Pentagram’ın Avrupa organizatörü çok iyi Yürkiye’dekiler de bayağı iyi. Şöyle diyeyim grup bun istediği sürece ve izleyici olduğu sürece iş yaplır, fedakarlıklar yaparsın kimi zaman fedakarlıkların karşılığı daha iyi olur. İçinde istek varsa o gece otobüste uyuruz, otelde bir şeyler atıştırıp konsere kadar uyuruz, kaldığımız yer o kadar konforlu olmayabilir. Pentagram’da o ortama girdiğinde başka bir kardeşlik çıkıyor ortaya o da yeterli açıkçası. Kimsenin yolculuğun kalitesine baktığı yok kimsenin sabah köründe İstanbul’un bir yerinde toplanıp çok da kaliteli olmayan bir havayolu şirketiyle Avrupa’ya gidebiliyor ve aslan gibi de konser oluyor yani.


14-Demir Demirkan ilk solo albümünü piyasaya sürdüğünde eleştirildi mi?

Eleştiri olmaz mı canım, rezalet. Sadece metalcilerden de değil işte bu adam heavy metalci mi, rock prodüktörü mü, pop şarkıları mı yazıyor, hit parçalar mı yaratıyor, şimdi melodik rock yapıyor falan medyadan, seyirciden çok saldırı oldu bunlar normal etkilendim mi? Evet bir süre hayattan nefret ettim mi? Evet. Kırıcı oluyor yani bir de gençsin. Çok ileri fikirli bir arkadaşım vardı benim internet sitemi kurmuştu dedi ki buraya bir tane mesaj board koyalım insanlar yazsın dedi ama yazılan şeylere inanamazsın gerçekten böyle mi düşünülüyor ya diyorsun, küstürüyor. Şimdi alıştık artık ilk zamanlarda millet birbirine giriyordu. Mesajları silsem mi falan diyordum en sonunda kaldırdık. 2. 3. albümden sonra hayranlar, aa evet iyi şeyler olmaya başlıyor falan diyor.



Demir Demirkan - Zaferlerim : https://www.youtube.com/watch?v=LmnOiqJNQh0


15- Kendi albümlerinde rock müziğin klişelerini kullandığını düşünüyor musun?

Klişe mi bilmiyorum ama bir form birliği var mesela Ateş Yağmurda Çırılçıplak albümüyle bambaşka kafada bir albüm. Normalde baktığında kayıtlı şarkı üzerinde radyo ve konserde çalınacak formları yapılıyorsa onun belirlenmiş formları var bu klişe değil. Ben her albümümde kendi sound ve albüm birliğini yapacak bir şey buluyorum ve onun üzerinden yürüyorum Ateş Yağmurda’da mesela eksik iki re dominantı vardır her şarkıda var orada 2004 İstanbul’daki davul, bas, gitardan çözülmüş bir çiğ sound var. Her albümde bir şey buluyorum kendi içerisinde bir klişe haline geliyor olabilir ama genel olarak rock şarkılarının içinde bir klişe var ve onu takip ediyoruz gibi gelmiyor hiç bana. Eğer distorsion gitar soundu klişeyse evet, müzikte davul klişeyse evet. Bazıları diyor hâlâ şarkılarda solo var e var çünkü ben solo gitaristim. Aletlerini çalamayan insanların yeni müzikte artık solo yoktur diyerek bir yere getirmesi, sektörün de buna destek olması çok tuhaf. Aleti iki senedir çalıyorsan akor basıp şarkı söylersin ama solo çalamazsın ya da çok kötü çalarsın.


16- Uzun zamandır piyasada olan birisi olarak dinleyicide hızlı tüketime geçildiğini düşünüyor musun?

Bu bir gerçek evet öyle bir şey var. Streaming denen bu dinleme şekli yüzünden ilk 10-20 sn. de parça kavranıyorsa geçiyorsun. Ama playliste girdiyse ya da dinlenme sayısı yüksekse insanlar daha çok dinliyorlar. Bu streaming denen mevzu kendi içerisinde bir popülerlik hiyerarşisi yarattı ama bütün bunlara benim gibi birisi takılamaz çünkü benim etkileşimde olduğum bir izleyişi kitlesi var ve zannetmiyorum ki ben bir parça çıkardığımda sadece başını dinleyip geçsin çünkü zaten Demir’in şarkısı çıkmış diye dinliyor ben de o şarkıyı ona yazıyorum zaten herkes dinlesin diye yaylım ateşi yapılmış bir konu değil bu kendi aramızda biz konuşuyoruz aslında bu ister streaming olsun ister cd. Bir zaman sonra streaming bitecek başka bir şey olacak o ilişki yerinde kaldığı sürece sanatçı e dinleyicisi bütün olacak.


17- Sence bu tarz platformlar amatörler için bir çıkış kapısı olabilir mi?

Zaten başka hiçbir şans yok başka oralardan yürünmesi lazım. Sosyal medya, YouTube ve streaming kanallarından yürüyecek iş yalnız burada dikkat edilmesi gereken konu gerçek insanların orada olduğu unutmamak. Dijital ortamda bulunduğun zaman sadece istatistiklere bakıyorsun ve o saydığın her şey gerçek bir insan senin benim gibi anlatabiliyor muyum bunu hep akılda tutmak lazım bir gün konsere gittiğinde karşına gelecek ve bendim o diyecek sana, bunu aklında tuttuğun sürece ve işinde iyiysen başarı olabilir, sadece biraz sabır istiyor. Bir anda olabilecek gibi düşünüyor hayır onun arkasında 10-15 yıl var koca bir ekip var yani sürüne sürüne oluyor.Başarılı çok arkadaşım var ve o insanlar bulundukları yere gelene kadar depoda falan uyuyorlardı bu iş kolay değil sanatçı iki şarkı çalıyor paraları götürüyor falan çok yanlış düşünceler bunlar. İki tarafında verdiği özveriyi unutmamak lazım dinleyici de konsere gelirken dinleyicinin fedakarlık edip yaptığı her şeyin aklında olması gerekiyor ve onun hakkını vermen gerekiyor. Yeni sanatçıların unutmaması gereken yegane konu bu bence. Bunu yapmadığın sürece istediği kadar ünlü ol bir zaman sonra insanlar he bir de o vardı ya derler.


18- Demir Demirkan dinleyicilerden neler bekliyor?

Ben dinleyicilerden bir şey bekleyemem ancak onlara bir şey verebilirim bu yüzden Deli Hayaller’i en son sundum yegane istediğim şey konserlerde bir araya gelip konserlerde bunları söylemek. Bu benim bir düşüm ve ben bu her gerçekleştiğinde mutlu oluyorum ve her seferinde binlerce kez teşekkür ediyorum. Bundan başka bir iş yapsaydım mutsuz bir adam olurdum açıkçası. Tek beklentim teşekkürümü kabul etmeleri.